SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4774 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ يَعْنِي ابْنَ الْمُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ خَدَمْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَشْرَ سِنِينَ بِالْمَدِينَةِ وَأَنَا غُلَامٌ لَيْسَ كُلُّ أَمْرِي كَمَا يَشْتَهِي صَاحِبِي أَنْ أَكُونَ عَلَيْهِ مَا قَالَ لِي فِيهَا أُفٍّ قَطُّ وَمَا قَالَ لِي لِمَ فَعَلْتَ هَذَا أَوْ أَلَّا فَعَلْتَ هَذَا

 

Hz. Enes'den demiştir ki: Ben çocukken Nebi (s.a.v.)'e Medine'de on yıl hizmet ettim. Her işim efendimizin benden beklediği şekilde değildi. (Buna rağmen) bu süre içerisinde daha bana öf bile demediği gibi; bunu niçin yaptın, ya da bunu niçin yapmadın dahi demedi.

 

 

İzah:

Müslim, fedâil; Dârimî, mukaddime

 

Hilim: İntikam almak kudretine mâlik iken herhangj bir kızgınlığa sebebiyet veren söze tahammül et­mek, kızmamak demektir. Kabahat sahibi, karşısındakini böyle görünce artık taarruza devam etmez. Bu vasıf, en fazla Cenab-ı Hakk'a mahsustur. Hak teala kuvvet ve kudret sahibi olmasına rağmen kullarının nice nice günahlarına göz yummakta, görmezlikten gelmekte, intikam almamakta­dır. Bunun içindir ki, kendisini hilim sıfatı ile vasıflandırmıştır.

 

Buradan anlaşılıyor ki bu hilim ve tehammül, hak tealanın zaifliğinden ve kudretsizliğinden değildir. Belki onun Gaffârhk sıfatındandır. Nitekim bir âyet-i kerimesinde: "Allah, gafurdur halimdir"[İsrâ 44,  Fatır  41] buyurarak bu ger­çeği açıklamıştır. Yüce Allah Kur'an-ı Kerimin'de: "Allah herşeyi hakkiyle bilir, hilim ve şefkati galibdir"[Hac 59]; "Allah, alîm ve hakimdir"[Nisa 7, 92, 104; Ahzab  I;  Fetih 4] "Allah ganî ve halimdir"[Bakara 263] buyurmakla da insanların az bilgili, mahdut ilim sahibi oldukları için, hilim ve tahammül göstermediklerini ortaya koymaktadır.[Eşref edib, Asr-ı Saadet, VI, s. 511-512, Şamil Yayınları.]

 

Enbiyay-i kiram dahi hilim sıfatı ile vasıflanmışlar. Muhakkak ki hilim sıfatının en fazla tecelli ettiği kul Muhammed Mustafa (s.a.v.)dir. Onun bu meziyeti, Kur'an-ı Kerimde şöyle anlatılır: "O vakit (Uhud savaşında) sen, Aliah'dan gelen bir merhamet sayesindedir ki onlara (ashaba) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, muhakkak on­lar etrafından dağılıp giderlerdi."[Al-i İmrân 59]

 

Resul-i zişan efendimizin hilmi öven hadislerinden bazıları şöyledir:

 

"Hilim (yumuşaklık) öyle bir şeydir ki, bulunduğu her şeyi güzelleştirir."[Müslim, birr]

 

"Hak teâlâ yumuşaklığı sever, yumuşaklıkla birçok şeyler elde edi­lir. Sertlikle hiçbir şey elde edilmez."[Müslim, birr]

 

"İlmin zineti, ilim sahibinin hilmidir"[Darimî mukaddime]

 

İmam Buhari de bu mevzûdaki hadisleri ayrı bir bölümde bir araya top­layarak nakletmiş tir. Orada, Hz. Nebiin: "Müslümanlara, hattâ zev­celerine dahi bazan sertlik gösterdiği vakidir" denilmektedir. Hafız İbn Hacer, bu mevzûyu hülâsa ederek şöyle diyor: "İmam-ı Buhari bu babda şu hususlara işaret etmek istemiştir ki; Resulü Ekrem külfetlere sabretmiş-tir. Ancak, bunlar şahsına ait hususlarıdır. Fakat Hak teâlâ'nın hakkı husu­sunda sert davranmışlardır. Allah'ın verdiği hükmü icra etmişlerdir."[Eşref edib. Asr-ı Saadet.Vİ, 521-522, Şamil Yayınevi.]

 

Şurasını da unutmamak gerekir ki; her ne kadar hilim, yumuşaklık, yu­muşak huyluluk demekse de bunda fazla ileriye gitmek demek değildir. Kişi hilim sahibi olacağım diye, başkalarına kendi haklarım çiğnetmeme-li, elinden geldiğince bu haklarını, cesaretle korumasını bilmelidir. Bir başka ifadeye hilim, başkalarının fenalıklarına boyun eğmek, acizlik gös­termek demek değildir. Aksine hilim sahipleri güçlü ve kuvvetli olan, fakat intikam peşinde koşmayan, kendi haklarını korumasını bilen hiçbir konuda zillete düşmeyen, bağışlama yolundan da ayrılmayan yüksek ahlâklı kişilerdir.[Turgut Ali. Kur'an-i Kerim'e Göre Ahlâk Esasları s. 101-103.]

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadisin ravisi Hz. Enes'in künyesi Ebû Hamza, lakabı, Hadim-i Rasûlullah, Neccâr kabilesindendi. Nesebi şöyle­dir: Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram b. Cenb b. Âmir, b. Ganm b. Adiyy b. Neccâr'dır.

 

Medine'de İslamiyetin doğduğu sırada 8-9 yaşlarında bulunuyordu. Hz. Enes, Rasul-i Ekremin Medine'ye teşriflerinden evvel İslamiyeti ka­bul etmiş bir aile içinde bulunuyor, İslamiyetten başka bir din tanımıyor­du.

 

Rasuî-i Ekrem'in Medine'ye gelmesi üzerine Hz. Ebu Talha onu ala­rak Rasulü Ekrem'e götürmüş, O'na:

 

Ya Rasûlullah, bu çocuk size mülazemet etsin, size hizmet etsin, de-miş Rasul-i Ekrem de onu kabul etmişti.

 

Hz. Enes, Rasul-i Ekremin irtihaline kadar ona hizmet etmiş, her vakit onunla birlikte bulunmuş onun yanından hiçbir vakit ayrılmamıştı.[Eşref edeb, a.g.e., III, 1, 187-189.]

 

Hz. Enes, Rasul-i Ekremin irtihaline kadar Medine'de on yıl yaşadığı­na göre, Hz. Enes'in Hz. Nebi'e onyıl hizmet etmiş olması gerekir­ken metinde bu hizmetin dokuz yıl olduğundan bahsedilmesi hizmete baş­ladığı yıldaki aylarla, hizmetin sona erdiği ayların hesaba katılmamasın­dan ileri gelmektedir. Münzirî'nin görüşü de budur.